“Hemen Onu Bana Ver” İnsanın Sabırsızlaşması ve Bunun Oyunlaştırma Ödül İlişkisi
I want it now / Give me your heart and your soul (Muse – Hysteria)
Oyunlarda sık gördüğümüz ödüllendirme yöntemlerinden biri anlık tatmin olarak Türkçeye çevirebileceğimiz instant gratificationdır. Oyunlaştırmada tasarımı yaparken de muhakkak dikkate alınması gereken bir unsurdur. Özellikle oyunlaştırmada ödül üzerine düşünürken.
Nedir bu anlık tatmin?
Davranışı anında hazza çevirmek diyebiliriz. Yani bir sonuç elde etmek için pek sabretmek istememek. Zaman ilerledikçe bu ödüllendirme şeklinin insanlar tarafından daha çok karşılık bulduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Açtığınız bir video size birkaç saniye içinde haz vermezse anında başka videoya geçmeniz çok olağan. Aynı duruma müzikte, ilişkilerde, meslek seçimlerinde, konut seçimlerde, kıyafet seçimlerinde vb. de karşılaşılmakta. Ürünlerin yaşam döngüsünün azalmasının paralelinde insanların da sabır etme veya sadık kalma süreleri azalıyor.
70’li yıllarda yapılmış, girişi dakikalarca süren şarkıları düşünün (hatta dinleyin mesela bunu). Bu şarkıların pek çoğu zamanının çok dinlenen şarkılarıydı. Şarkının en yakalayıcı yerini bir an önce duymak için sabırsızlanmaktansa girişteki armoninin dinleyici parçaya hazırlaması normal olandı. Dünyada tüketim çağının başladığı 80’li yıllarda bu süre hit şarkılar için ortalama girişi 20 saniyeye düşmüştü, günümüzde de 5 saniye kadardır.
Bu durum ilişkilerde de benzer. Tinder, OkCupid gibi uygulamaların insanların karşı cins ile iletişim kurabilmesini, Instagram gibi uygulamalar ise kendisini tanıtmasını çok kolaylaştırdı. Artık ilk buluşmalar için bir restoranda güzel bir akşam yemeği değil, kişilerin birbirlerini sosyal medya üzerinden araştırması diyebiliriz. Eğer sosyal medya evresi iyi geçerse, bir yerde buluşabilirler. Buluştular ve ilişki de başladı diyelim. Herhangi bir hoşnutsuzluk durumunda Spotify’da sonraki parçaya geçer gibi başka bir ilişkiye başlamak çok kolay ve olası.
Bu durumda insanlar yüzeyselleşiyor olabilir mi? Bu bir tartışma konusu ve bunu başka bir yazıya saklamak isterim ancak elinde ne kadar imkan varsa insan da o kadar rahat hareket edebilmekte. 20 yıl önce sevilen bir müzisyenin kasetine ulaştığınızda, o albümü kartonetini okuyarak dinlediğiniz zamanları düşünün. İnsanlar kendisini zorlardı ve albümü anlamaya çalışırdı. Eğer bunu yaştan dolayı tecrübe edememişseniz +30 tanıdıklarınıza sorabilirsiniz.
Bana sabret diyorsun / Ben sabır taşı mıyım? (Selami Şahin – Sabır Taşı)
Hemen hemen her konuda daha sabırsız olduk çünkü akıp giden bir dünya var ve bir şeylere gereğinden fazla emek verip hayatı kaçıracağımıza haz vermeyenden uzaklaşıp haz verenin peşine gitmek daha doğru gözükmekte. İnsan haz peşinde koşan bir canlıdır sonuçta.
Bunu insanları motive veya “engage” etmede de değerlendirmeliyiz. Öncelikle şimdi bahsedeceklerimin farklı insan grupları ile farklı sonuçlar doğurabileceğini ve biraz önce bahsettiğim sabır evrimine örnek olarak anlatacağımı söylemek isterim. Ayıca vereceğim bazı örnekler anlattığımı daha iyi anlamanız için biraz abartılı gelebilir.
Bir oyunlaştırma projesi yapıyorsunuz amacınız çalışanlarınızın daha üretken olması çünkü daha üretken olurlarsa şirket daha fazla kar edecek. Gayet güzel bir neden. Oyunlaştırma içine bir ödül koyuyorsunuz. En üretken olana “1 Milyon Dolar”. Hiç de fena bir ödül değil. Bu oyunlaştırma tasarımının hedef kitlesindeki pek çok insan hayatı boyunca bu rakama sahip olamayacak muhtemelen. Oyunlaştırma tasarımına dahil olacak 5000 kişi var diyelim ve 3 sene sonra ödülü vereceğinizi söylüyorsunuz.
Kendinizi bir bu insanlardan birinin yerine koyun. 3 sene sonra başınıza ne geleceği belli değil, rekabet içinde olduğumuz çok fazla insan var. Oyunlaştırma tasarımında böyle bir ödül sizin için motive edici olur muydu? Evet motive edici olanlar illa ki olacaktır. Yıllarını zorluk içinde ölesiye çalışarak geçirip milyonlarca rakibi arasından efsaneleşen oyuncular, sporcular, müzisyenler vb. varacakları yeri hayal ederek kendilerini motive edebilmişlerdir. Muhammed Ali’nin “Çalışmanın her saniyesinden nefret ediyordum fakat kendime hep “Dayan!” diyordum. Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım.” sözünü de buraya koyalım. Ayrıca The Beatles’ın kariyerlerinin başındaki Almanya hikayelerini de araştırmanızı tavsiye ederim.
I wanna live like common people (Common People – Pulp)
Ancak hepimiz Muhammed Ali, John Lennon, Paul McCartney değiliz. Ve zaten dünyanın her yerinde pahada ve maneviyatta ağır pek çok ödül var. Biz motive olduğumuz ve değer verdiğimiz kadar o ödülleri elde ediyoruz. Hem oyunlaştırma tasarımının hedef kitlesinde bulunan insanlar arasında başka işler yaparak “1 Milyon Dolar” gibi bir paradan daha fazlasına sahip olabilecek olanlar muhakkak vardır. Onlar motivasyonları ve hayatın sunduklarına verdikleri değer kadar bulundukları noktadalar.
Bir davranışın gerçekleşmesini isterken hedef kitleye hayal değil somut karşılıklar verirsek genel insan yapısına göre daha doğru hareket etmiş oluruz. Vereceğiniz karşılık sinema bileti, akşam yemeği, telefon kılıfı gibi maddiyatta ucuz şeyler de olabilir bir tebrik, bir övme veya şirket yemeğinin yapılacağa yere karar verme gibi ücretsiz ama itibar katan karşılıklar da olabilir ki itibari ödüller daha iyi harekete geçirebilir.
Ödül mekanizmasını tasarlarken koyduğunuz ödül sizin için mükemmel ve cevapsız kalması imkansız bir şey olabilir, bu önemli değildir. Önemli olan hedef kitlenin bu ödüle vereceği karşılıktır. Daha en başta insanlardan daha önce sahip olmayı hayal bile etmedikleri ödüllere karşılık hayal bile etmedikleri performansları isterseniz, olmaz. Zamanını beklemeniz gerekir. Bunun için Akış Teorisini okumanızı tavsiye ederim.
“Bu insanlar sadece maddi ya da sadece itibari ödüllerle ne kadar motive edilebilir?”
“5000 kişinin 5000’i de motive olur mu?”
“Ben çalışanlarını neden motive edecekmişim? Maaşların veriyorum ya zaten motive olmak zorundalar.”
“Bu ne kapitalist bir yaklaşım. Zor şartlar altında insanların motivasyonu ve değerleri değişmez mi?”
“İnsanları bir hayale inandırıp motive edemez miyiz? Siyasi partiler, inanç akımları, spor kulüpleri…” vb gibi pek çok soru akıllarda oluşabilir bunlara da başka yazılarda cevap verelim.
Sorularınız, söylemek istediğiniz bir şeyleriniz veya eleştirileriniz olursa aşağıdaki irtibat şekillerinden biri ile bana ulaşabilirsiniz. Çok sevinirim.
E-posta: [email protected]
Instagram: https://www.instagram.com/alper.berber/ (evet bu benim, oyunlaştırma haricindeki ilgilerim daha ön planda)
Twitter: https://twitter.com/BerberAlper
BrandNewGame Turkey e-posta: i[email protected]
Ayrıca kartonetine bakarak dinlediğimiz albümlere ait bir parça ile veda etmek isterim. Üniversitede verdiğim derslerde üzülerek şahit oldum ki 2000 civarı doğumlular bu parçaları pek bilmemekte.
Sevgiler ve saygılar
Alper Berber
Oyunlaştırma Tasarımcısı ve Eğitmeni @BrandNewGame Turkey
Oyunlaştırma: Oynayarak Başarmak